Bir zamanlar bu memlekette gerçek mânâda kitap okuyan insanlar vardı. Basılan kitap miktarı azdı ama muhteva olarak kaliteliydi ve vatandaşlarımız kitabı sadece satın almaz aynı zamanda "okurlardı".
Dün akşam 2009 yapımı bir Fransız filmi seyrettim: Ölümcül İçgüdü 1 / L'instinct de mort / Mesrine: Part 1 - Killer Instinct). Ünlü haydut Jacques Mesrine'in hayatını izlerken, hatırıma Fransızların Afrika'daki yaptığı sömürüler geldi.
Bazen film seyrederken üzülüyorum, hatta yarım bırakıp kapatıyorum. Özellikle de başarı öykülerinin anlatıldığı yabancı filmleri izlerken...
Kütüphanemdeki kitapları tasnif ederken, D. Ahsen Batur'un yayımladığı eserler yanyana geldiklerinde rafa karşıdan bir baktım ve utandım. Bir de hatırıma "Deli ve Dahi - The Professor and the Madman" filmi geldi.
Sayıları her geçen gün azalsa da dünya üzerinde hâlâ "hakikat ve adalet" için savaşan kahramanlar var. Bu cesur insanların "Don Kişot"a benzetilmeleri iyi mi kötü mü halen karar veremedim ama böylesi şahıslara ihtiyacımız var.
"War Dogs" adlı 2016 yapımı filmi seyretmediyseniz, hemen bulup izleyin lütfen. Ben konusuna bakıp komedi zannederek uzak durmuştum, sonra bir gün seyretmeye başladım ve daha ilk 3 dakikada savaşa başka bir gözle bakmamız gerektiğini anladım.
Tamamında büyü, sihir, Avrupa veya Uzakdoğu mitolojisi anlatılan bu filmleri seyrettikten sonra gençlerimizin yazdıkları "yorumlara" bir baksanız aklınızı yitirirsiniz.